Para Politikası Kurulu’nun 27 Nisan’daki toplantısına ilişkin özet yayımlandı.

Özette, tüketici fiyatları mart ayında yüzde 2,29 artış kaydederken yıllık enflasyonun 4,67 puan düşüşle yüzde 50,51 seviyesine gerilediği aktarıldı. Yıllık enflasyonun enerji grubunda daha belirgin olmak üzere tüm gruplarda azaldığı kaydedilen özette, aylık bazda incelendiğinde ise gıda ve hizmetin fiyat artışlarıyla öne çıkan gruplar olduğu ifade edildi.

Özette, enerji fiyatlarındaki belirgin düşüşün devam etmesiyle üretici fiyatlarının sınırlı artış sergilediği ve yıllık üretici enflasyonundaki gerileme eğiliminin mart ayında korunduğu vurgulandı.

Yakın dönemde iktisadi faaliyete ilişkin açıklanan verilerin tahmin edilenden daha olumlu seviyelerde gerçekleşmesine rağmen, jeopolitik risklerin ve faiz artışlarının da etkisi ile gelişmiş ülke ekonomilerinde resesyon endişelerinin sürdüğü belirtilen özette, birbirini takip eden banka iflaslarının tetiklediği finansal istikrarı tehdit eden koşulların oluştuğunun gözlendiği kaydedildi.

Türkiye’nin geliştirdiği stratejik nitelikte çözüm araçları sayesinde temel gıda başta olmak üzere bazı sektörlerdeki arz kısıtlarının olumsuz etkileri azaltılmış olsa da uluslararası ölçekte üretici ve tüketici enflasyonu yüksek seviyelerinin sürdürüldüğü ifade edilen özette, yüksek küresel enflasyonun, enflasyon beklentileri ve uluslararası finansal piyasalar üzerindeki etkilerinin yakından izlendiği aktarıldı.

Özette, “Ülkeler arasında farklılaşan iktisadi görünüme bağlı olarak gelişmiş ülke merkez bankalarının para politikası adım ve iletişimlerindeki ayrışma devam etmekle birlikte, takas anlaşmaları ve yeni likidite imkanları ile finansal istikrarı önceleyen eşgüdümlü adımların atıldığı finansal piyasalar, merkez bankalarının faiz artırım döngülerini yakında sonlandıracağını beklentilerine yansıtmaktadır.” ifadelerine yer verildi.

Gelişmekte olan ülkelere yönelen portföy akımlarında, küresel risk iştahındaki iyileşmeye paralel olarak nisan ayında hem borçlanma hem de hisse senedi piyasalarına girişler gözlendiği vurgulanan özette, bununla birlikte gelişmiş ülkelerin uzun vadeli tahvil faizlerindeki oynaklık ve küresel finansal koşulların seyrinin, gelişmekte olan ülkelere yönelen portföy akımlarına ilişkin riskleri canlı tuttuğu belirtildi.

Uluslararası emtia fiyatları mart ayında gerilerken, bu gelişmenin alt gruplar geneline yayıldığının izlendiği kaydedilen özette, şu ifadelere yer verildi:

”Küresel gıda fiyatları tahıllar ve yağlar öncülüğünde gerilemesini sürdürmüştür. Ham petrol fiyatları mart ayında düşüş kaydederken, OPEC ülkelerinin kararlaştırdığı kota kısıtlaması kararını takiben nisan ayı başlarında fiyat artışları gerçekleşmiş ancak ayın sonlarında fiyatlar karar öncesi seviyelerine geri dönmüştür. Uluslararası doğal gaz fiyatlarındaki gerileme eğilimi yavaşlayarak da olsa nisan ayında da sürmüştür. Bu görünüme paralel olarak, yurt içi doğal gaz sanayi tarifelerinde nisan ayında da indirime gidilmiştir. Küresel arz zincirindeki baskılara dair gösterge mart ayında tarihsel eğiliminin altında seyrederken, deprem sonrasında yurt içinde yaşanan sorunların mart ayıyla birlikte büyük ölçüde giderilmiş olduğu gözlenmiştir. Uluslararası taşımacılık maliyetlerindeki olumlu görünüm mart ayında korunmuştur. Bu görünüm altında, enerji grubunun öncülüğünde, üretici fiyatlarında yüzde 0,44 ile sınırlı bir artış gerçekleşmiş, yıllık üretici enflasyonundaki gerileme eğilimi devam etmiştir.”

“Enflasyonun seviyesinde ve eğiliminde iyileşmeler görülmeye başladı”

Uygulanan bütüncül politikaların desteğiyle enflasyonun seviyesinde ve eğiliminde iyileşmeler görülmeye başlanmakla birlikte, depremin yol açtığı arz-talep dengesizliklerinin enflasyon üzerindeki etkilerinin yakından izlendiği belirtilen özette, şunlar kaydedildi.

“Asrın felaketi öncesindeki öncü göstergeler 2023 yılının ilk çeyreğinde iç talebin dış talebe kıyasla daha canlı olduğuna ve büyüme eğiliminde artışa işaret etmekteydi. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış sanayi üretim endeksi ocak ayındaki artıştan sonra deprem nedeniyle şubat ayında aylık bazda yüzde 6 düşüş kaydetmiştir. Ocak-şubat döneminde ise sanayi üretimi çeyreklik bazda yüzde 0,4 azalmıştır. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış perakende satış hacim endeksi ise ocak ayındaki güçlü artışı takiben şubat ayında aylık bazda gerilemesine rağmen ocak-şubat döneminde çeyreklik bazda yüzde 5,1 artmıştır. Tüketim talebine ilişkin diğer göstergeler ve anket verileri şubat ayında afet kaynaklı etkilerle gerileyen üretim ve tüketimin mart ayında güçlü toparlanma eğilimi sergilediğine ve bu gelişmede iç talebin dış talebe kıyasla daha etkili olduğuna işaret etmektedir. Depremin üretim, tüketim, istihdam ve beklentiler üzerindeki etkileri kapsamlı bir şekilde değerlendirilmektedir. Depremin yakın vadede ekonomik aktiviteyi etkilemesi beklenmekle birlikte, orta vadede Türkiye ekonomisinin performansı üzerinde kalıcı bir etkide bulunmayacağı öngörülmektedir.”

Özette, öncü göstergelerin deprem bölgesinde ekonomik faaliyetin beklenenden hızlı toparlandığını gösterdiği belirtildi.

Kartla yapılan harcamaların afetten daha şiddetli şekilde etkilenen illerde mart ayı sonu itibarıyla deprem öncesi seviyelerine doğru toparlanmayı sürdürürken, afet bölgesindeki diğer illerde deprem öncesi seviyelerinin üzerine çıktığı bildirilen özette, benzer şekilde, mevsimsellikten arındırılmış olarak, afet bölgesinden yapılan ihracatın şubat ayındaki gerilemeden sonra mart ayında afet öncesindeki seviyesine yaklaştığı ifade edildi.

Özette, İktisadi Yönelim Anketi (İYA) verileri il bazında incelendiğinde, afet bölgesinde ekonomik ağırlığı yüksek illerde de üretim ve talep beklentilerinin mart ayında arttığının görüldüğü aktarıldı.

Saha görüşmelerinden edinilen ayrıntılı bilgilerin de afet bölgesinde toparlanma eğiliminin güçlü şekilde sürdüğünü teyit ettiği aktarılan özette, “Depremin afet bölgesi iş gücü piyasası üzerindeki etkisi ilerleyen aylarda daha net olarak değerlendirilebilecektir. İstihdama ilişkin veri akışıyla birlikte, anket göstergeleri ve yüksek frekanslı veriler yakından izlenmektedir. İstihdam beklentileri, iş ilanı ve iş başvurularına ilişkin veriler ülke genelinde istihdamdaki artış eğiliminin, afet sonrasında sınırlı ivme kaybına rağmen takip eden güçlü toparlanmayla birlikte, korunduğunu göstermektedir.” denildi.

Cari işlemler dengesinin sürdürülebilir seviyelerde kalıcı hale gelmesi, fiyat istikrarı için önemli

Özette, büyümenin kompozisyonunda sürdürülebilir bileşenlerin payı yüksek seyrederken, turizmin cari işlemler dengesine beklentileri aşan güçlü katkısının yılın tüm aylarına yayılarak devam ettiği kaydedildi.

Bunun yanında, iç tüketim talebi, enerji fiyatlarındaki yüksek seviye ve ana ihracat pazarlarındaki zayıf iktisadi faaliyetin cari denge üzerindeki riskleri canlı tuttuğu vurgulanan özette, tüketim mallarının dış ticaret açığındaki artışa karşın enerji ithalatındaki gerileme ve hizmet gelirlerinde süregelen artış eğiliminin cari işlemler dengesini desteklemeyi sürdürdüğü kaydedildi.

Özette, altın ithalatında ise son haftalarda yavaşlama eğilimi gözlemlendiği belirtilerek, cari işlemler dengesinin sürdürülebilir seviyelerde kalıcı hale gelmesinin fiyat istikrarı için önem arz ettiği ifade edildi.

Para politikası duruşunun enflasyon görünümüne yönelik risklerin kaynağına, kalıcılığına ve para politikası ile ne ölçüde kontrol altına alınabileceğine dair değerlendirmeler dikkate alınarak, temkinli bir yaklaşımla sürdürülebilir fiyat istikrarı hedefine ulaşılması odağında belirleneceği aktarılan özette, para politikasında sürdürülebilir fiyat istikrarı hedefi doğrultusunda finansal istikrara yönelik riskleri de gözeten liralaşma odaklı bir yaklaşımın sergilenmeye devam edileceği vurgulandı.

Özette, kredilerin büyüme hızı ve erişilen finansman kaynaklarının amacına uygun şekilde iktisadi faaliyet ile buluşmasının yakından takip edildiği kaydedildi.

Kurulun yaşanan felaketin etkilerinin en düşük seviyelere indirilmesi ve gerekli dönüşümün desteklenmesi amacıyla uygun finansal koşulların oluşmasını önceliklendireceği belirtilen özette, “Sanayi üretiminde yakalanan ivmenin ve istihdamdaki artış trendinin sürdürülmesi açısından finansal koşulların destekleyici olması deprem sonrasında daha da önemli hale gelmiştir. Bu çerçevede Kurul, politika faizinin sabit tutulmasına karar vermiştir. Kurul, para politikası duruşunun fiyat istikrarı ve finansal istikrarı koruyarak deprem sonrası gerekli toparlanmayı desteklemek için yeterli olduğu görüşündedir. Depremin 2023 yılının ilk yarısındaki etkileri yakından takip edilecektir.” ifadelerine yer verildi.

Özette, TCMB’nin, fiyat istikrarının kalıcı ve sürdürülebilir bir şekilde kurumsallaşması için Liralaşma Stratejisi’ni tüm unsurlarıyla uygulayacağı ifade edildi.

Kurulun 2023 Yılı Para Politikası ve Liralaşma Stratejisi metninde belirttiği üzere, parasal aktarım mekanizmasının etkinliğini destekleyecek araçlarını kararlılıkla kullanmaya devam edeceği ve fonlama kanalları başta olmak üzere tüm politika araç setini liralaşma hedefleriyle uyumlu hale getireceği ifade edilen özette, şu ifadelere yer verildi:

”Bu süreçte, politika araçlarının Türk lirası mevduat gelişiminin desteklenmesi, Açık Piyasa İşlemleri fonlamasının teminat yapısında Türk lirası cinsi varlıkların artırılması, fonlamanın kompozisyonunda para takası (swap) ağırlığının azaltılması ve döviz rezervlerinin güçlendirilmesi istikametinde geliştirilmesine odaklanılmaktadır.”

Özette, uzun vadeli, sabit getirili ve Türk lirası varlıklara talebin yükselerek getiri eğrisinin parasal aktarımın etkinliği yönündeki seyrinin yakından izlendiği aktarıldı.

Kurulun kredilerin büyüme hızıyla birlikte, hedefli alanlarda verimlilik kazanımları sağlayan kredilerin finansman maliyetlerinin de aktarımın korunmasını sağlayacak şekilde gelişimini gözeteceği bildirilen özette, şunlar kaydedildi:

”Bu çerçevede, Türk lirası likiditesinde ve dağılımında yaşanan gelişmelerin mevduat ve kredi fiyatlamaları üzerindeki etkileri, döviz kurundaki gelişmelerin enflasyon üzerindeki etkileri, kur korumalı mevduat ürünlerine yönelik gelişmelerin ters para ikamesi, döviz piyasalarının derinliği ve istikrarı ile fiyat istikrarı üzerindeki etkileri analiz edilmekte ve gerekli politika tedbirleri oluşturulmaya devam edilmektedir. TCMB, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edecektir. Fiyatlar genel düzeyinde sağlanacak istikrar, ülke risk primlerindeki düşüş, ters para ikamesinin ve döviz rezervlerindeki artış eğiliminin sürmesi ve finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesi yoluyla makroekonomik istikrarı ve finansal istikrarı olumlu etkileyecektir. Böylelikle, yatırım, üretim ve istihdam artışının sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde devamı için uygun zemin oluşacaktır. Kurul, fiyat istikrarının sağlanması için, güçlü bir politika koordinasyonuyla tüm paydaşları içeren bütüncül bir makro politika bileşimi oluşturulmasını desteklemektedir. Kurul, kararlarını şeffaf, öngörülebilir ve veri odaklı bir çerçevede almaya devam edecektir.”

ETİKETLER
Merkez Bankası
Faiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir